EKMEK YAPMAYI ÇOK CİDDİYE ALMAK: EKMEKÇİNİN 10 EVRESİ

Ekşi mayalı ekmeği sadece lezzetli veya sağlıklı bir gıda türü olarak tanımlıyorsanız bu yazıda anlatılanlara muhtemelen anlam veremeyeceksiniz. Yine de okumaya devam edin, eğlenceli bir yazı… Fakat Ekşi mayalı ekmek yapmayı takıntı haline getirmek üzere olduğunuzu hissediyorsanız, anlatacaklarım ilginizi çekecektir.

Ekşi mayalı ekmek ve takıntı mı? Böyle söyleyince anlam vermek zor oluyor ama evet, bunun bir çeşit takıntı hastalığına dönüşebildiğini söylemem gerek. Nasıl oluyor da takıntı haline geliyor? Sürekli ekmek mi pişiriyorsun? Gece rüyanda hamur mu mayalıyorsun? Bu şekilde olmuyor tabii. Neyden bahsettiğimi ifade edebilmek için sırayla aşamalarını anlatsam daha iyi olacak sanırım.

  1. Evre: Orada burada kulağınıza çalınan “ikşi miyili ikmik” lafları ilginizi çekmeye başlıyor ama üzerinde durmuyorsunuz. Muhtemelen aylak olduğunuz bir anda amaçsızca internet sörfü yaparken liste halinde içerik sunan sayfalara takılıyorsunuz, oradan oraya, şuradan buraya derken sağlıklı gıda, ekmek gibi içeriklere ulaşıp kulağınıza çalınan laflar anlam kazanmaya başlıyor. “Dur bakayım, ne anlatıyor” dediyseniz, tamam. Geçmiş olsun.
  2. Evre: Genelde bu evreye, 1. evreden geçerek ulaşabileceğiniz gibi “evde butik çikolata yapımı” veya “makaron” yapma gibi durduk yere kendinize eziyet etmenize sebep olan uğraşları tamamlayıp, yaptıklarınızın çoğunu kendiniz yediğinizi fark edip, etrafa bulaşan, kaplarda ve kaşıklarda kalan çikolatayı sıyırarak her gün fazladan yüzlerce kalori aldığınızı anladıktan sonra da ulaşmış olabilirsiniz. Bu aşamanın en spesifik özelliği internette “ekşi maya nasıl yapılır” aramasını yapmaktır. Belirtiler arasında onlarca sekme açmak bulunabilir.
  3. Evre: Bu evrenin en belirgin özelliği kafa karışıklığıdır. Çeşit çeşit tarif bulmuş olabilirsiniz. Her tarif “en iyisi, en garantilisi” olduğunu iddia ediyor olabilir. Un ve su oranları hakkında dünya kadar bilgi bulmuş, hangi tahılın unu ile başlamanız gerektiğine dair birbiri ile çelişen onlarca bilgiye rastlamışsınızdır. Sonunda aklınıza yatan bir tanesini seçip işe başlarsınız. Genelde hüsranla sonuçlanan bu evrede insanların %50’si pes etmektedir. (Evet, TÜİK’e sordum, hane halkı anketleri sonuçlarını istedim, verdiler. %50 net rakam)
  4. Evre: Bu evreye geçenler genelde “çok üstünkörü yaptım, kurallara uymadım. Her şeyi harfiyen yapmalıyım,” diyerek tarifleri yeniden karıştırıp işi daha da ciddiye almaya karar verirler. Ekşi mayanın şakasının olmadığı, kurallara uymazsanız sizi döveceği algısı yerleşmiştir. Bu kez yoksa mutfak tartısı alınır, ölçülen gramlar yeterli kesinlikte mi diye şüpheye düşülür, un zerreleri tek tek sayılmak üzereyken beynin mantık kısmı buna karşı çıkar ve gramlarla yetinilir. Artık maya hazırlanmış, gözünün içine bakılmaktadır. Sabırsızlıkla ikide bir gidip bakılır, koklanır, ışık tutulur, seviyesi ölçülür… Bu evre çok uzun sürebilir. Çeşitli denemeler sonucu mutlaka ekşiyen ve köpüren bir şeyler çıkar ortaya. Maya sahibi sevinip göklere uçar ama işler o kadar kolay değildir. Minik ve sevimli mayanızı beslediğinizi zannederken bir canavar besliyor olma ihtimaliniz de var. Yanlış bakterilerce ele geçirilen hamur, çoktan kendi özgürlüğünü ilan eden terörist bakterilerce işgal edilmiş bir bölge haline gelebilir. Hain bakteriler ekmeği keskin kokulu, ekşi ve taş gibi yapar. Yiyenin bağırsaklarını da çok üzer.
  1. Evre: Bu evreye gelenlerin doğru çalışan bir mayayı elde etmeyi başarmış olan kişiler olduğunu farz ediyorum. Önceki evrede pes edenler ekşi maya defterini kapatmış olabilir. Eğer devam ediyorsanız söyleyeyim, bu evre, daha mutlu bir evre. Mayanın işe yaradığı görülmüş, çeşitli denemeler yapılmış, ekmekler eş dost tarafından “tadı çok güzel ama” ifadesiyle teyit almıştır. Oradaki “ama,” kek gibi yayılan şekilden kaynaklanmaktadır. Aslında pide yapmak istemediğiniz halde pide inceliğinde bir ekmek yapmış olduğunuz gerçeğiyle yüzleşip önce hamuru çok sulu yaptığınız için öyle olduğu yanılgısına düşmenizle devam eder bu evre. Daha katı ekmekler yaparsınız ama bu sefer de sert olur, bayatmış gibi hemen ufalanır. Sonra su miktarını ayarlarsınız ve kalıpta pişirmeye çalışırsınız. İstediğiniz gibi olmaz ama yine de iyidir. Denemeye devam edersiniz. Hamuru çok yoğurursunuz, mayalanma süresini değiştirirsiniz, oda ısısı yerine buzdolabına koyarsınız, böylece sürüp gider. Sonra bu aşamada “yüzey gerilimi” denen şeyi keşfedersiniz. Meğer yayılmayan, top gibi kalıp kesilen yerden kabuk kaldıran ekmeklerin sırrı şekillendirmeymiş. Ve aydınlanma…
  1. Evre: bu evre şekillendirme denemeleri ve ekmek yapma videoları izlemekle geçer. Her videoyu ezberlersiniz. Hamur kazıyıcıyı nasıl tutuyor, tezgaha ne kadar un serpiyor, o eller ıslak mı? Böyle sürüp gider bu evre.
  2. Evre: Artık yüzüne bakılır ekmekler yapanların evresine hoş geldiniz. Güzel mi oluyor ne? Aynı videodakine benzedi sanki. Artık video izlemeye gerek yok, ben de yapabiliyorum.
  3. Evre: Artık ekmekleriniz hem lezzetli, hem de yakışıklıdır. Resmini çekmeye doyamazsınız. Soğusa da ikiye kessem, yine fotoğrafını çeksem diye sabırsızlanırsınız. Bu evrede diğerlerinin yaptığı ekmek sizi zerre alakadar etmez. Yaptığınız ekmek sizi tatmin etmektedir. Herkesin ekmeği kendine…
  4. Evre: bu evrede diğerlerinin ekmeğiyle ilgilenmeye başlarsınız. O önceden seyredip de hayran olduğunuz ekmek videolarının çok az bir kısmına hayran olmaya, diğerlerini küçümsemeye başlarsınız. Ekmeği yayılanlara “cık cık cık, hiç olacak şey mi” dersiniz sanki sizin ekmekler doğuştan top gibiymiş gibi… Tezgaha alınan hamuru şekillendirmeden önce bol bol un serpenleri acemilikle suçlarsınız. Usta ekmekçi oldunuz artık. En güzel ekmek sizinki…
  5. Evre: İşte bu evre takıntı (obsesyon) evresi. Başka ekmekleri beğenmeme evresinin daha ağır seyreden versiyonu… Evet, çoğu ekmeği beğenmezsiniz ama bazı ekmekler sizi çileden çıkarır. Çünkü çok güzeldir o ekmekler. Öyle güzeldir ki, bakmaya doyamazsınız. Onu yapan kişi siz olmadığınız için çok kızarsınız. Kusurunu bulmaya çalışırsınız. Çok yakmış ekmeği dersiniz, beyaz unla dedem de yapar o ekmeği dersiniz, hile var diye düşünürsünüz ama ekmeğin güzel olduğunu kabul etmek istemezsiniz. Kimsenin pastasını, kekini, poğaçasını, sarmasını-dolmasını, turşusunu, sirkesini kıskanmayan siz, ekmeği kıskanmaya başlarsınız.

Başka evreler var mı bilmiyorum. Tahminimce bir 11. evre olması lazım. Ekmeğin Nirvana’sına ulaşmışlar evresi. Diğer ekmeklere sevgiyle bakmak herhalde o zaman mümkün olacak. “Bak bak, ne kadar da şirin ekmekler. Ah deli çocuk, ne güzel pişirmişsin ekmeği.”

Ekmekçinin hasetten çatladığı 9. evrenin sebeplerini hala araştırıyorum. Aklıma birkaç fikir geliyor ama henüz olgunlaşmadı. Bilinçaltımızda yatan bu hasedin sebebini bulduğumda mutlaka yazacağım. Ben bulana kadar herkese kıskançlıktan iyi çatlamalar dilerim.

EKMEK YAPMAYI ÇOK CİDDİYE ALMAK: EKMEKÇİNİN 10 EVRESİ’ için 7 yanıt

Add yours

  1. 5.evreyi yeni geçtim. Ama halen çok şaşkınım. Bir yerlerde hata yapıyorum. Ekmeğim böyle de güzel. Ama…doğrusunu isterseniz kusursuz da değil. Vazgeçmek yok. Geri dönüp her evreyi gözden geçirmem lazım.

    Beğen

  2. Pes diyorum😃
    Bire bir aynı yollardan geçip, 9’uncu evreden 10’uncu evreye yeni evrilmiş birisi olarak yazınızı kahkahalarla okudum❤️
    Her şeyi atlattım da ikşi miyili ikmik yapmayı öğreneceğim diye peşine takılıp aylarımı heba ettiğim o alakasız sayfanın travmasını bir türlü üzerimden atamadım😂😂😂
    Keşke blogunuzu ilk başta keşfetmiş olsaydım, ekşi maya yolculuğum daha eğlenceli olabilirmiş❤️
    Sevgilerimle…

    Beğen

Yorum bırakın

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.

Yukarı ↑

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın